Türklerin "Bengü Taş" (Ebedi Taş) adını verdikleri Orhun Yazıtları, bir milletin var oluş çığlığı, devlet olma bilinci ve gelecek nesillere bıraktığı en büyük mirastır. Bu taşlar, bozkırın ortasında yükselen birer anıt değil, Türk tarihinin konuşan şahitleridir.
1. Büyük Keşif ve Sırrın Çözülmesi
Yüzyıllar boyunca Moğolistan'ın Orhun Vadisi'nde sessizce bekleyen bu taşlar, bölge halkı ve gezginler tarafından biliniyor ancak üzerindeki gizemli işaretler okunamıyordu. Batı dünyası bu taşları İskandinav runik yazılarına benzetiyordu.
Tarih 15 Aralık 1893'ü gösterdiğinde Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen, Kopenhag Bilimler Akademisi'nde tarihi bir açıklama yaptı. Yazıtlarda en çok tekrar eden kelime gruplarından yola çıkarak şifreyi çözmüştü. Çözülen ilk kelime "Tengri" (Tanrı), ikinci kelime ise "Türk" idi. Böylece Türk adı, tarihte ilk kez bir devletin resmi adı olarak belgelenmiş oldu.
Biliyor muydunuz?
Thomsen, Göktürk alfabesinin sağdan sola okunduğunu keşfettiğinde, Çince yüzündeki "Türk" kelimesinin yerini tespit ederek şifreyi kırmayı başarmıştır.
2. Üç Büyük Anıt ve Anlattıkları
Orhun Külliyesi temel olarak üç büyük abide etrafında şekillenir. Her biri farklı bir üslup ve içerik barındırır:
A. Bilge Tonyukuk Yazıtı (720-725)
"Türklerin Bismark'ı" olarak bilinen büyük vezir Tonyukuk, anıtını kendisi hayattayken diktirmiştir. Bu nedenle anlatım daha sade, hatıra türündedir. Çin esaretinden nasıl kurtulunduğunu, İlteriş Kağan ile birlikte devleti nasıl kurduklarını anlatır. Tonyukuk burada bir stratejist olarak konuşur:
"İnce olanı kırmak kolaydır, kalın olanı kırmak güçtür."
B. Kül Tigin Yazıtı (732)
Büyük komutan Kül Tigin'in ölümü üzerine, ağabeyi Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir. Metni yazan (kazıyan) ise yeğeni Yolluğ Tigin'dir. Bu yazıt, lirik ve duygusal bir anlatıma sahiptir. Bilge Kağan, kardeşinin kahramanlıklarını anlatırken derin üzüntüsünü dile getirir:
"Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu."
C. Bilge Kağan Yazıtı (735)
Oğlu Tenri Kağan tarafından diktirilmiştir. Buradaki dil çok daha otoriter, uyarıcı ve kapsayıcıdır. Devlet yönetiminin anayasası niteliğindedir. Hakan, halkına hesap verir.
3. Sosyal Devlet Anlayışı
Yazıtlar incelendiğinde, Türk devlet yapısının "Halk için Devlet" anlayışına dayandığı görülür. Hakanın meşruiyeti, halkı refaha kavuşturmasıyla ölçülür. Bilge Kağan, halkına karşı görevlerini şöyle sıralar:
Bu ifadeler, tarihteki en eski "Sosyal Devlet" manifestolarından biridir. Hakan, Tanrı'dan aldığı "Kut" (yetki) sayesinde hüküm sürer ama bu yetkiyi halkın hizmetinde kullanmak zorundadır.
4. Geleceğe Uyarı: Çin Entrikaları
Yazıtların en çarpıcı yönü, güncelliğini asla yitirmeyen siyasi uyarılarıdır. Bilge Kağan, Türk milletinin silah zoruyla değil, kültürel yozlaşma ve hile ile yıkılabileceğini şu sözlerle anlatır:
- Tatlı Söz ve Yumuşak İpek: "Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış."
- Asimilasyon Tehlikesi: Çin kültürüne özenmenin, beylerin Çince unvanlar almasının felaket getireceği vurgulanır.
- Birlik Çağrısı: "Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle!" diyerek iç karışıklıkların devleti nasıl zayıflattığı anlatılır.
Kaynakça
Ergin, Muharrem. "Orhun Abideleri", Boğaziçi Yayınları.
Tekin, Talat. "Orhon Yazıtları", TDK Yayınları.
Taşağıl, Ahmet. "Kök Tengri'nin Çocukları", Bilge Kültür Sanat.