Bozkırın göçebelikten yerleşik hayata, kılıçtan kaleme geçtiği medeniyet köprüsü.
Bozkırdan Şehirleşmeye Giden Yol
Kutluk Bilge Kül Kağan, Basmil ve Karluklarla birleşerek II. Göktürk Devleti'ni yıktı ve Ötüken merkezli devleti kurdu.
Çin'in zayıflamasıyla Uygurlar bölgedeki en baskın güç haline geldi. Çin ile "At karşılığı İpek" ticareti zirveye ulaştı.
Bögü Kağan, Tibetlilerle savaşında yardım ettiği Çin'den dönerken Maniheizm'i benimsedi. Türkler yerleşik hayata geçmeye başladı.
Şiddetli kışlar, salgınlar ve Kırgız saldırıları sonucu devlet yıkıldı. Uygurlar güneye göç ederek Kansu ve Turfan devletlerini kurdu.
Ötüken'den Tarım Havzası'na Uzanan Güç
Devlete Yön Veren Liderler
Dağınık boyları birleştirerek Karabalgasun'da başkenti kurdu ve kağanlığı ilan etti.
Devletin sınırlarını en geniş haline getirdi. Talas Savaşı sonrası güç boşluğunu doldurdu.
Maniheizm'i resmi din yaparak Türklerin savaşçı kimliğinden şehirli kimliğe geçişini başlattı.
Bozkırın Kılıcı ve Diplomasinin Kalkanı
Uygur ordusunun ana gücü, hareket kabiliyeti yüksek hafif süvarilerdi. "Vur-kaç" taktiğini ustalıkla uygularlardı.
Devlet zenginleştikçe, hem atı hem de binicisi zırhlı olan ağır süvari birlikleri (Kataphrakt benzeri) oluşturuldu.
Çin'deki An Lushan İsyanı'nı bastırmak için Tang Hanedanı'na yardım ettiler. Bu askeri destek karşılığında Çin'i haraca bağladılar.
Yerleşik hayata geçişle birlikte kale savunma taktikleri gelişti. Başkent Ordu-Balık güçlü surlarla çevriliydi.
Sanat, ticaret ve inancın harmanlandığı dönem
Sogd alfabesinden türetilen 18 harfli alfabe. Bu yazı sistemi o kadar etkiliydi ki, yüzyıllar sonra Cengiz Han tarafından Moğol İmparatorluğu'nun resmi yazısı yapıldı.
Tang Hanedanı ile sıkı ilişkiler kurdular. An Lushan isyanını bastırmaları karşılığında Çin prensesleri ile evlendiler ve yıllık vergi (ipek) aldılar.
Ordu-Balık (Karabalgasun) ve Beş-Balık gibi şehirler kurdular. Çadırdan kerpiç evlere, tapınaklara ve saraylara geçiş bu dönemde hızlandı.
Uygurlar, ağaç baskı tekniğini kullanarak kitap basımını yaygınlaştırdılar. Özellikle dini metinlerin çoğaltılmasında öncü oldular.
763'te Maniheizm devlet dini oldu. Bu din hayvansal gıda yemeyi ve savaşmayı yasaklıyordu, bu da Uygurları tarıma ve sanata yöneltti. Ancak ülkede Budizm ve Hristiyanlık (Nasturilik) da özgürce yaşandı.
Çölü Bahçeye, Duvarı Sanata Dönüştürmek
Bezeklik Bin Buda Mağaraları'ndaki duvar resimleri (freskler), Uygur resim sanatının zirvesidir. Canlı renkler ve detaylı portreler İslam minyatür sanatına da ilham vermiştir.
Kurak Turfan havzasında tarım yapabilmek için yer altı su kanalları (Karez) inşa ettiler. Bu mühendislik harikası sayesinde çölde üzüm, kavun ve pamuk yetiştirdiler.
Uygurlar, "Baksı" adı verilen katipleriyle Moğol sarayında öğretmenlik ve danışmanlık yapmış, bozkırın entelektüel sınıfını oluşturmuşlardır.
Yıkılıştan sonra güneye göç ederek Koçu (850–1250) ve Kansu Uygur Krallıklarını kurdular, İpek Yolu ticaretini yüzyıllarca yönettiler.
Yerleşik hayatın gereği olarak ticaret sözleşmeleri, vasiyetnameler ve senetler düzenleyerek Türk tarihindeki ilk yazılı hukuk belgelerini oluşturdular.
Uygur Kağanlığı, İpek Yolu döneminin canlı, kozmopolit doğasının bir kanıtı olarak durmaktadır. Çin, Pers ve bozkırlar arasında aracı olarak Uygurlar, kültürel alışverişi kolaylaştırdı, bilgiyi korudu ve göçebe halkların sofistike, okuryazar medeniyetler kurabileceğini tüm dünyaya gösterdi.